18 Aralık 2012 Salı

TUTUKLU ŞIRNAK MİLLETVEKİLİMİZ FAYSAL SARIYILDIZ'IN MECLİS GENEL KURULU'NA GÖNDERDİĞİ MEKTUBU OLDUĞU GİBİ YAYINLIYORUZ....

Değerli Arkadaşlar....

Bedenlerimiz gibi sözcüklerimizin de esaret altında olduğu dört duvar arasından
, ülkenin giderek kötüleşen serüveni hakkında fikri beyanda bulunacağım. Gücün en zirvesine doğru nefes nefese giden muktedirlerin her şeyi mubah görmesi dünyanın en eski hikâyesidir. Yaşadığımız coğrafyada da iktidar tutkunlarının yıllarca Kürde, Araba, Çerkeze, Yahudiye, Ermeniye, yoksula, işçiye ve bir cümle ezilenlere karşı sergilediği tanımazlık ve hiçe sayma edası bugün de tekerrür ediyor.

Çağdaş demokrasilerde görülen siyasal yozlaşma türlerinden birisi de "iktidarın kişiselleşmesi" olgusudur. Yasama, yürütme ve yargının giderek hükümet lehine evirildiği bu süreçlerde kuvvetler ayrılığı ilkesi formel bir tanımdan öteye gidemiyor. Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan kuvvetler ayrılığı ilkesini elinin tersi ile iten AKP’nin ve Başbakan’ın da bu sürece nasıl geldiğini ve iktidarı nasıl kişiselleştirdiğini hatırlatmakta fayda var. İktidara gelmeden önce “”mazlum ve mağdur” gömleği giyerek siyaset güden AKP Hükümeti’ne, 2002 yılında halk destek sunarak yönetme gücünü verdi. İktidara geldikten sonra ülkenin önemli meselelerini sürekli öteleme politikasına sarılan hükümet, kendisine yöneltilen eleştirilere de “henüz bazı şeyleri çözmedik, zamanı değil” diyerek öteleme yolunu seçti. Ülkenin temel sorunu olan Kürt sorunu, Alevi sorunu, türban sorununu yeni bir anayasa yaparak kökten çözümünü, demokratikleşme talebi ile birlikte ele almak yerine oyalama siyasetini tercih etti. Bu konjoktürel bir tercih değil tamamen ideolojik bir tercihti. Dünün mağduru bugünün mağruruydu artık. Ve her iktidarlaşan her siyasal yapı gibi AKP de metamorfoza uğramıştı. Muktedirliğin zirvesine varan AKP, artık kendisine biat etmeyen muhalif kesimleri ehlileştirmeye dönük siyasi, psikolojik ve gerçeği manipüle etme amaçlı kara propaganda gibi her türlü yolu mübah görerek tasfiyeye yöneldi. Bu biat kültürüne karşı çıkan Kürt siyasal hareketi de “KCK” adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlarının hedefi oldu.

Kürtleri siyaset sahnesinden silme ve tahakküm altına alma amaçlı yürütülen bu operasyonlar sonucunda partimizin 6 milletvekili, 32 belediye başkanı, yüzlerce il genel ve belediye meclis üyesi, binlerce il ve ilçe örgütü yöneticisi cezaevine atıldı. 36 gazeteci ile 33 avukatın aynı gün içinde gözaltına alınıp tutuklanmasıyla Türkiye, dünyadaki en geri demokrasiye sahip ülkelerde bile görülmeyen bir uygulamaya imza attı. Yürütülen bu hukuk dışı operasyonlar kapsamında ben de 1270 gün önce tutuklandım. Cezaevindeyken milletvekili seçildim. O saatten sonra sadece bir birey olarak tutuklu değildim artık. Yüz binlerin iradesini temsil eden ama bu iradeyi dört duvar arasında tutarak gasp eden zihniyete karşı direnen halkın vekili olmanın onuruyla mücadele etmeye devam ediyoruz.

Bizzat Başbakan ve bakanların emri ile yönetilen bu siyasi soykırımın tek amacı AKP hükümetine karşı ülkede muhalefet yürüten Kürtleri susturmak ve hizaya çekmekti. Halk iradesinin gasp edildiği, basının susturulduğu, savunma hakkının engellendiği, binlerce muhalifin cezaevinde olduğu Türkiye'de, Başbakan "yargıya talimat verdim, gereğini yapacaklar" deme pervasızlığında bulunacak kadar ileri gitmişse, demokrasi, sivil vesayetin “parlak kunduraları” altında çoktan ezilmiş demektir.

Değerli Arkadaşlar…

Siyaseti, medyası ve iktidarın sunduğu bütün güç olanakları ile Kürt siyasal hareketini tasfiye etmek üzere odaklanan hükümet ve onun yandaşlarının “BDP neden reel siyaset üretmiyor” şeklindeki eleştirileri bir akıl tutulmasından öte bir şey değildir. Kürtlere değerleriniz ile ters düşün, çocuklarınıza “terörist deyiverin size siyasette var olma imkânlarını tanıyalım” türündeki şantajvari politikalar sorunu çözmekten ziyade derinleştirir. Yaşadığımız fecaatin ayırdına varmanın, onu sona erdirmenin yegâne anahtarı vicdandır. Akıl, vicdan ve izan penceresinden baktığımızda, Esad iktidarına karşı savaşan muhaliflere “özgürlük savaşçısı” derken, benzeri durumdaki Kürtlere “terörist” diyemeyiz. Bu topraklarda yaşayan her Kürdün kendini nasıl tarif ettiğini ve nasıl hissettiğini anlamaya yanaşmayan her arayış, güneşi inkâr etmek kadar boş bir çabadır. Dünyanın öte yanındaki herhangi bir Kürdün hak elde etme arayışını engellemeye odaklanmış siyasi iktidarın yaptığı “Ayıptır, Günahtır ve Zulümdür.”

Cumhuriyetin kuruluşu ile ulus-devlet temelli zihniyet çerçevesinde hazırlanan 1924 Anayasası’nda Kürtlerin inkâr ve asimilasyonu, Kürt sorununu bugüne kadar getirdi. Kürtlerin varoluşsal haklarını zora dayalı asimilasyon, inkâr ve imha siyasetiyle ortadan kaldırmak isteyen egemen anlayışa karşı PKK’den önce de 28 defa isyan yaşandı. Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu Kürt halkının statüsünün tanınacağı ve siyasal, sosyal, kültürel, hukuki ve ekonomik alandaki tüm ulusal haklarının güvence altına alınacağı demokratik bir anayasa çerçevesinde çözülebilir. Bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için de PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit bir an evvel kaldırılmalı ve tıkanan bu sürecin önünü açabilmesi için uygun müzakere koşullarının yaratılması elzem hale gelmiştir.

Kürtler ile Türklerin birlikte yaşama istenci, iradesi ve olanağının hızla dağıldığı, ayrıştığı ve ortak acıları yüklenmekten uzaklaştığımız bu kritik süreçte 24. Dönem Meclisi tarihi bir misyon ile karşı karşıyadır. Meclis, kangrenleşen

Kürt sorununu çözmek için 91 yıl önce 1921 Anayasası’nı hazırlayan Meclis’in ruhuyla hareket etmesi gerekmektedir. Kürtler için muhtariyeti, bugünkü tanımı ile “demokratik özerklik” hakkını tanıyan tarihi vesika niteliğindeki 1921 Anayasası’nın güncellenmesi, Kürt sorununun çözümünde etkili olacaktır. Meclis, ya birleştirici ve ayrıştırma unsuru olmayan 1921 Anayasası’nı esas alarak tarihe altın harfler ile ismini yazdıracak ya da 1924 Anayasası’nın inkâr ve asimilasyon ruhunun taşıyıcısı olarak büyük bir felaketin vebalini taşımaya devam edecek.

Ama biz bu uğursuz tarihin tekerrürüne asla izin vermeyeceğiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder