11 Ağustos 2012 Cumartesi

DEVLETİN EN TAZE KATLİAMINA DAİR SORU ÖNERGEMDİR

ÖZGÜR GÜNDEM GAZETESİ
Faysal Sarıyıldız / BDP Şırnak Milletvekili
Güncellenme : 24.06.2012 10:20
AÇIKLAMA: 16 Haziran günü 1057 kişinin kapatıldığı 275 kişi kapasiteli Urfa Cezaevi’nde 13 insan yanarak can verdi. Adalet Bakanı Sadullah ERGİN,  olay akabinde yaptığı açıklamada, yangının çıktığı 6 kişilik c 15 odasında 18 kişinin bulunmasının diğer kısımlardaki tadilat nedeniyle olduğunu belirtti. Buna göre;

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

1- Cezaevinin doluluğu, MEVCUT kapasitesinin 3,8 mislidir. (1057 /275=3,8) Yangının çıktığı C-15 odasında kalan tutuklu sayısı ise olması gereken doluluğun 3 mislidir. (18/6=3) Sayın Bakan, 3’ün 3,8’den büyük olmadığını bilmeyecek kadar matematik bilgisi yoksunu mudur? Böyle değilse,

2- Halkın bu hesabı yapamayacak kadar zekâ fukarası olduğunu mu düşünüyor. Bu da değilse,

3- Ne de olsa tevekküle tembih edilmiş, bilinci alıklaştırılmış halk verilenle yetinir, bir şekilde olup -biteni hükümetin istediği şekilde idrak ederler diye mi böyle pervasızca açıklamalarda bulunuyor.

Soru önergemin “taşıması gereken şartlara haiz olmadığı” kaba ve yaralayıcı ifadeler taşıdığı ayrıca soruyu yöneltenin milletvekili sıfatını taşımadığı değerlendirilerek muhtemelen cevaplamaktan imtina edilir.

Esir kampları

Modern çağda bir siyasal denetim aracı olarak kurumsallaşan cezaevleri, bugün yaşadığımız ülkenin neo-muhafazakâr hükümetinin elinde tam bir utanç kaynağına dönüşmüş durumda. Buna göre verili egemen siyasal sisteme göre konum almama hastalığını tedavi etmeye yönelik bir rehabilitasyon merkezi olarak tasarlanan hapishaneler, gelinen noktada AKP’nin elinde ekstra işlevler edinerek ıslah olmayana devletin azametinin kesintisiz olarak hissettirildiği, icabında burnunun sürtüldüğü, haddinin bildirildiği, ölümlerden ölüm beğendirildiği, kin güdüldüğü esir kamplarına dönüşüyor. Devletin yeni sahibi olarak karşımıza çıkan AKP rejimi kendi eseri olan her türlü felaketi idare etmede, hazmedebilecek kıvama getirmede Allah var oldukça mahirdir. Baksanıza son Urfa katliamına ilişkin yaptığı açıklamada Başbakan Erdoğan oldukça serinkanlı bir şekilde, “Duyduğuma göre kapasite fazlalığı varmış, bakanımdan bunun araştırmasını isteyeceğim” diyebiliyor.

Dikkat edilirse bakanlığın kayıtlarında 275 kişilik olduğu resmi olarak geçen Urfa Cezaevi’nde bugün 1057 insanın tutulduğu bizzat kentin valisi tarafından kendisine bildirilmesine rağmen haşmetmeaplar hâlâ “mış”lı kabullerle gerçeklerin üstüne puslar çekebiliyor. Her gün yeni bir skandala, katliama mekân olan cezaevlerinin durumunu Başbakanın bilmemesi mümkün olabilir mi? Çalışanlarının yarısından fazlası şu an cezaevinde olan bir gazete, yıllardır yılmadan usanmadan cezaevlerinin feci durumunu hemen her gün sayfalarına taşıyor. Yine insan hakları kuruluşlarının aylık raporlarında cezaevlerinin durumu hep birinci gündemdir. Başbakan, üyelerinin büyük bir kısmı partisinden olan Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu’nun benim de tutulduğum Mardin E Tipi Cezaevi’ndeki incelemenin sonuçlarına şayet raporlara dökülmüşse bir göz atsa cezaevlerindeki vahşetin boyutları hakkında yeterince bilgi sahibi olurdu. İl Valilikleri bünyesinde kurulmuş İl İnsan Hakları kurulları her ay; keza göz boyamaya, tepkileri dindirmeye dönük değilse, cezaevlerinde inceleme yaparak sonucu yetkili devlet kurumlarına sunardı.

‘Evcil ve uslu yurttaşlar’ yetiştirme gayesi

Başbakan’ın ve kabine üyelerinin çok iyi bilip de bilmezden geldikleri cezaevlerindeki zulüm tablosunu bir kez daha gözler önüne serelim. “Evcil ve uslu yurttaşlar” yetiştirme mekânı olarak tasarladığınız cezaevlerinizde tutsaklar ranzaların altında, tuvalet önünde, merdiven altında, ayakkabıların arasında yatmak zorunda. Yıllardır dört duvar arasında olan tutuklu ve hükümlüler; kötü koşullar nedeniyle musallat olmuş birçok hastalığın pençesinde kıvranıyor, verilen kötü yemekler nedeniyle her ay toplu halde zehirleniyor, yazın kavurucu sıcağına ve kışın dondurucu soğuğuna maruz bırakılarak sözüm ona “terbiye” ediliyor. Sadece kaldığım cezaevinde değil, bölgenin tüm cezaevlerinde aynı manzara söz konusu. Türkiye’de cezaevleri her açıdan kanayan bir yaraya dönüşmüş bulunmaktadır. Devletin ve hükümetin ideolojik, politik ve sosyal politikaları cezaevlerinde bizzat sorun üretmektedir. Sorunların kaynağında şayet “çözüm makamı”nda yer alanlar varsa, sorunlar katmerleşir, boyutlanır, içinden çıkılmaz bir hal alır. Devletin ve hükümetin son on yıldaki politikaları toplumu felç etmiştir. Giderek çoğalan cezaevlerinin ihtiyacı karşılayamaması bunun en bariz göstergesidir.

Urfa Cezaevi’nde başlayıp daha sonra sırası ile Antep, Adana ve Osmaniye cezaevlerindeki öfke ve isyan patlamalarının tek sorumlusu, insan bedenini fiziki ve ruhsal olarak kuşatarak iktidarını inşa eden AKP hükümetidir. Adalet Bakanı, Urfa Cezaevi’nde yaşanan vahşetin ardından derhal istifa etmesi gerekirken, bizlere yeni cezaevleri yapılacağını müjdeledi. Demagojiyle, halk avcılığıyla, dezenformasyonla, sistem kaynaklı her melanetin arkasında provokasyon aramakla, her türlü demokratik talebi “bölücülük ve kışkırtıcıkla” itham etmekle gidilen yolunda elbet bir sonu vardır.

* Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder